Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye…
Eşitsizliğe ve sömürüye karşı
8 Mart’ta alanlara!
Kadına yönelik çifte baskı, sömürü ve eşitsizlik sınıflı toplumlarla doğdu. Sermayenin işçi sınıfı üzerindeki sömürü düzeni olan kapitalizmde de katmerli biçimde sürüyor.
8 Mart 1857'de Amerika'nın New York şehrinde eşit işe eşit ücret, çalışma koşullarının düzeltilmesi ve oy hakkı talebiyle iş bırakarak alanlara çıkan 40 bin dokuma işçisi kadına saldıran polis, 129 kadın işçiyi katletti. 1910 tarihinde toplanan 2. Sosyalist Enternasyonal'de Clara Zetkin'in önerisiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edildi.
Dokuma işçisi kadınların büyük bedeller ödeyerek yolunu açtıkları bu mücadelede emekçi kadınlar 8 Mart'ı, 8 saatlik iş günü, sigorta, sendika ve oy hakkını kazandı. Kreş, emzirme odaları, doğum öncesi ve sonrası izinler, hamile kadınların çalışma koşullarında iyileştirmeler, doğum yardımı vb. daha pek çok hak ise işçi sınıfının ortak mücadelesi sonucu elde edildi.
Kardeşler!
Sömürü, eşitsizlik ve baskı üzerine kurulu kapitalist düzende işçi sınıfı bir bütün olarak sosyal yıkıma uğratılmakta, yoksulluk ve sefaletle boğuşmaktadır. Ancak tüm işçilerin ortak sorunu olan kölece çalışma koşulları, düşük ücretler, sigortasız çalışma ve esnek üretim uygulamaları kadın işçileri daha fazla etkilemektedir.
1800’lü yılların ikinci yarısında işçi kadınların can bedeli bir mücadele sonucu kazandıkları eşit işe eşit ücret, sendikalaşma, sigorta, 8 saatlik işgünü vb. talepler bugün hala başta kadınlar olmak üzere işçi sınıfının temel talepleri arasındadır.
Çünkü kölelik yasasıyla çalışma saati haftalık 45 saate çıkarılmıştır ancak fazla ve zorunlu mesailerle bu daha da artmaktadır. Tüm işçileri derinden etkileyen uzun ve yorucu çalışma koşulları kadın işçileri iki kat daha fazla etkilemektedir. Çünkü kadınlar çalışma yaşamından arta kalan zamanlarını ev işlerine ve çocuk bakımına ayırmak zorunda kalmaktadır.
Kadını ucuz iş gücü olarak gören kapitalistler, aynı işi yaptıkları halde kadınlara daha düşük ücret vermekte, böylece işçi ve emekçileri bölmektedirler.
Toplumsal olarak ezilen ve baskı gören, gerici geleneklerle kuşatılan ve şiddet gören kadınlar örgütlenme mücadelesinin de dışına itilmektedir. Çünkü emekçi kadınlar örgütlenme ve sendikalaşma mücadelesine etkin katılmak için ihtiyaç duydukları zamanlarını yine ev işleri ve çocuk bakımına ayırmak zorunda.
Kriz dönemlerinde ilk önce ve en fazla kadınlar işten çıkartılmakta, kadının bakımı ve himayesi baba, eş vb. erkeğe teslim edildiği için sosyal hakları da verilmemektedir.
Kapitalist sistem, kadını iki kat daha fazla köleleştirirken toplumsal yaşama katılımını engellemektedir. Kadınları ev hapsine mahkum ederken onu çalışma yaşamının dışında ve örgütsüz bırakmaktadır. Başta anayasa, medeni kanun, ceza kanunları ve hukuk alanında olmak üzere kadın aleyhine pek çok yasa maddesi bulunmaktadır.
Son dönemde gündeme gelen “Torba Yasa” başta olmak üzere, özel istihdam büroları, kıdem tazminatının gasbı, esnek çalışma vb. uygulamalar en çok kadın emekçileri vurmaktadır. Üzerindeki sömürü ve köleliği ağırlaştırmaktadır.
Kardeşler!
Yaşadığımız çifte baskı, sömürü ve eşitsizliğin kaynağı kapitalist barbarlık düzenidir.
Sömürü ve baskının geriletilmesinin yolu geleceğimiz ve haklarımız için örgütlü mücadeleye katılmaktan geçiyor.
Bu düzenden kurtulmak için ise sosyalizmden başka bir seçenek yoktur!
İşçi ve emekçi kadınların mücadele tarihinde önemli bir yeri olan 8 Mart, mücadelede katledilen kadın işçiler şahsında işçi sınıfının kapitalist sistemden ve egemenlerden hesap sorma günüdür.
8 Mart kadın-erkek tüm işçi sınıfının ortak talepler etrafında kenetlenerek, hakları ve geleceği için dişe diş mücadeleyi yükseltme günüdür.
8 Mart’ta da, kadın-erkek tüm sınıf kardeşlerimizle yanyana, omuz omuza mücadele alanlarında olmalıyız.
Kadın-erkek emekçiler elele örgütlü mücadeleye!
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)
Devrimci 8 Mart Platformu’ndan çağrı
Devrimci 8 Mart Platformu 13 Şubat günü Kadıköy’de basın açıklaması gerçekleştirdi. İşçi ve emekçilere 8 Mart’ta kavga alanlarına çağıran platform bileşenleri “Kadın-erkek el ele birleşik mücadeleye!” çağrısını da yükselttiler.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırlıklarını sürdüren Devrimci 8 Mart Platformu bileşenleri (Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, BES 1 Nolu Şube, ÇHD, Devrimci Hareket, DKH, Devrimci Proletarya, Divriği Kültür Derneği, EÖC, Emekçi Kadınlar, Emekli-Sen Beyoğlu-Kadıköy-Kartal Şubeleri, Halk Cephesi, PSAKD Genel Merkezi, PDD, Yeni Demokrat Kadın) Kadıköy İskele Meydanı’nda saat 13.00’de biraraya geldi. “Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü - Emekçi kadınlar! Açlığa, yoksulluğa, baskıya ve sömürüye karşı mücadeleyi yükseltelim” pankartı açan platform bileşenleri burada basın açıklaması yaptılar.
Platform adına açıklamayı gerçekleştiren Arzu Aksakal, kadınların yüzyıllardır ezildiklerini, eğitimden, üretimden, kültürden, sanattan, politikadan uzak tutulduğunu belirterek mücadele çağrısı yaptı. Aksakal, Novamedli kadınları, TEKEL işçisi kadınları, Emine Aslan, Gülistan Kobatan ve diğer direnişçi işçi kadınları örnek vererek, yapılan direnişlerin kadının iradesini güçlendiren çıkışlar olduğunu söyledi.
“Bizlerin özgürlüğü var olan sisteme karşı sınıfsız, sömürüsüz bir ülke yaratmakla olur” diyen Aksakal, açıklamasını 6 Mart Pazar günü saat 11.00’de Kadıköy İskele Meydanı’nda gerçekleştirilecek mitingin çağrıyla sonlandırdı.
Sloganların atıldığı eylemin ardından, Devrimci 8 Mart Platformu imzalı bildirilerin ortak dağıtımı gerçekleştirildi.
Kızıl Bayrak / İstanbul
Çiğli’de 8 Mart sohbeti
İzmir’de Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi Derneği’nde (İKSED) her ay yapılan çay sohbetleri bu ay da gerçekleşti. 13 Şubat günü dernek binasında başlayan sohbetin bu ayki konusu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü.
İlk önce 8 Mart’ın ortaya çıkışı hakkında kısa bilgi verildi. 8 Mart’ın 101. yılı olması ve o günden bugüne işçi sınıfının kazanılmış hakları ve bu hakların burjuvazi tarafından gasp edilme saldırıları dile getirildi. 8 Mart’larda yaşanan ayrışmalara da dikkat çekilen sohbette feministlerle yaşanan ayrışmanın nedenleri sıralandı.
Kadın sorununun birçok yönüyle tartışıldığı etkinlikte, kadının cinsel meta olarak görülmesi, taciz, tecavüz, şiddet, polis devletinin kadına yönelik uygulamaları, kadının sınıf mücadelesi içindeki yeri, medyanın kadına bakışı, dinin kadına bakışı, torba yasanın kadına yönelik saldırısı dile getirilen konular arasındaydı.
Sistemin kadınlara yönelik etkisi ve kadın sorununun nihai çözümü üzerine canlı tartışmaların yürütüldüğü etkinlikte 23 Şubat günü “Ekmek ve Gül” adlı film gösterileceği, 27 Şubat günü “Yaşamın yarısından kavganın yarısına” adlı etkinlik yapılacağı duyuruldu.
Kızıl Bayrak / İzmir |